top of page

20 Eylül 1519 - Yaşanabilir Gezegen Nasıl Buluruz

  • Yazarın fotoğrafı: Serdar Anıl
    Serdar Anıl
  • 25 Nis
  • 3 dakikada okunur
ree

...Tamam sana gemi, ihtiyacın kadar altın ve yeterince adam vereceğim. Dediğin gibi, o bilinmezi bulacaksın bana ve emin ol ki; dediklerini yapamazsan eğer, dönmesen de olur bu denizlere derim. Zira ben seni buldurur ve getirtirim buralara... diye haykırdı Kutsal Roma'nın imparatoru beşinci Karl, nam-ı diğer İspanya kralı birinci Carlos.


Devir yeni coğrafyaları keşif ve doğu ile ticaret devri. O diyarların kıymetli ürünleri ve zenginlik akıyor Avrupa'ya, ama ne pahasına... Sayısız kervan, hiç bitmezcesine aylarca süren yollar, yüksek geçiş vergileri ve savaşlar. Saldırılar, kayıplar, soluk aldırmayan hıyanet, hırsızlık ve talan. Oysa batıya hep batıya giderek güvenle doğuya varabileceğine, baharata ulaşabileceğine ve böylelikle ticarete denizden yeni bir yol açabileceğine inanıyordu otuz sekiz yaşındaki Ferdinand Macellan.


Dünya yuvarlak olmalıydı ve artık keşfedilmiş olan o yeni toprakların ötesinde, onu doğuya ulaştıracak bir deniz, yeni dünyadan o denize de bir geçit vardı muhakkak ve onu bulacaktı, bulmalıydı. Bu en önemli keşfi yapacak, çok ama çok ünlü ve çok ama çok zengin olacaktı. Söz verilen beş gemiyi, altınları, adamları aldı, yirmi eylül bin beş yüz on dokuz günü küçük filosuyla, Avrupa kıtasının batı yakasından, İspanya'nın Sevilla liman kentinden demir aldı ve bizim Portekiz'li kaptanın arayışı böylece başladı. Erzak temini için ilk durak Kanarya adaları ve sonrasında ver elini Atlas okyanusu.


Beş yüz altı yıl sonra bugün arayış hiç hız kesmeden devam ediyor, ama bu defa galaksimizde. Güneş sistemi dışındaki gezegenleri arıyoruz, nam-ı diğer öte gezegenleri. Ama bizleri daha çok heyecana sürükleyecek olan ise, bulacaklarımızdan yaşanabilir olanlardır elbette.


Önce soralım; elimizde henüz oralara ulaşabilecek yeterli teknoloji olmadığına göre, bu gezegenleri buluyor olmamız ne işe yarayacak?


Bu arayış bilimsel, teknolojik ve felsefik açıdan tahminlerin ötesinde etkilidir uygarlığımız adına. Gerçekçi olmak gerekirse ne bulacağımız çok önemli. Kolaylıkla evrende yalnız olup olmadığımızı anlamak adına çok büyük bir adım demekte pekçok kişi. Bu yorumu biraz tereddütle karşılıyorum. Yaşanabilir bir gezegendeki ne düzeydeki bir yaşamdan bahsediyoruz? Mikro organizma seviyesinden, akıllı forma kadar pekçok yaşam çeşidi var dünyamızda. Bunlardan hangisi, hangileri veya bilmediğimiz farklı bir yapı?


Soru içinde soru oldu aslında ve bu aşamada Evren'de yaşam bulabilme olasılığından bahsederken, yaşamı etkileyen unsurları bir hatırlayalım;


Çok farklı ortamlarda yaşam gelişebiliyor olmakla beraber, öncelikle su bulmalıyız, ki sıvı halde su olmalıdır bu. Bulmayı arzuladığımız yaşamın başlayabilmesi ve sonrasında da olması, yani devam edebilmesi adına kimyasal reaksiyonlar gereklidir ve bu ortamı su, yaşamın en temel bileşenlerinden biri olarak sağlar.


Üzerinde sıvı halde su bulunan gezegeni bulduğumuzu düşünelim. En ilkel seviyede başlayan yaşamın korunması, devam edebilmesi de gerekir elbette ve bu aşamada bulacağımız gezegenin çevresinde yeterince kalın bir atmosfere ihtiyaç olacaktır. Bu atmosfer zararlı radyasyonu, yaşamı tehdit edecek daha pekçok şeyi engelleyebilecek, gezegendeki sıcaklık dağılımındaki dengeyi sağlayabilecek düzeyde olmalıdır ve elbette bizim bulmayı düşündüğümüz veya bizimki gibi bir yaşam formunun solunumu için gerekli gazları da barındırmalıdır bünyesinde. Atmosfer gezegendeki yaşamı koruyacak, peki kendi güneşinden gelecek zararlı yüklü parçacıklardan atmosferi ne koruyacak? Gezegende olması gereken manyetik alan elbette.


Enerji kaynağı. Çok miktar enerjiye ihtiyaç var, hem başlangıç, hem devam ve hem de gelişmek için. Bunların ötesinde; organik moleküllerin oluşumu için bir takım temel elementler de gereklidir. Ayrıca gezegen kavrulmayacak kadar güneşine yakın ve donacak kadar uzakta da olmamalıdır.


Bugüne kadar pekçok ötegezegen keşfedildi, yaşama dair tahminler var ama henüz bir akıllı uygarlık izine rastlanmadı. Böyle bir akıllı uygarlık izine rastlamak ise, kendi başına ayrı bir dert elbette.


Benim ise Macellan gibi bir geçit bulmak ile ilgili bir kaygım yok oysa, ben sadece orada olmak istiyorum. Ushuaia... Fin del mundo. Gezegenin en güneyindeki şehire gitmek ve orada beyaz şarap eşliğinde "Kral Yengeç" yemek istiyorum. Basit ve sıradan kişisel bir hedef.


Macellan'ın küçük filosu İspanya'dan Atlantik'e açıldı. Önce Kanarya ve sonrasında Afrika kıtası batı yakası açıklarındaki Cape Verde adaları. Gemilerin ikmalleri tamamlandı ve ver elini yeni dünya, ama önce Ekvator çizgisi. Tam da tahmin ettiğim gibi, okyanus denizciliğinde Ekvator çizgisini ilk defa geçen denizciler için kullanılan ve bugün de geçerli onurlu bir tanım varmış; Shellback veya Son of Neptune veya Neptün'ün çocuğu. Denizlerin, okyanusların, nehirlerin, göllerin, genel anlamda suların koruyucusu, hakimi ve mızrağı ile güçlü Neptün. O öfkelendiğinde dalgalanan denizler, yine o sakinleşince durulurlar.


Ekvator çizgisini aşmanın ardından, önce Güney Amerika kıyılarına ve sonrasında daha da güneye dümen tutarak, bugün kendi adıyla anılan boğaza ulaştı Macellan.


Gittim ardından, yedim kral yengecini, devam ettim Pasifik'teki Paskalya adasına ve döndüm dağın başındaki elli haneli ufak köyüme, köpeğime ve tavuklarıma. Sırada Çin var...


Uzun lafın kıssası; Merak ve öğrenme isteği bitmesin yaşamda, bitince zaten filmin sonu yakın demektir.


Yani bence öyle...



Yorumlar


Bana Bir Mesaj Gönder, Düşüncelerini Bana Bildir

© 2025 Mühendisin Not Defteri. Wix tarafından güçlendirildi ve güvenli hale getirildi.

bottom of page