top of page

Biz Nasıl Bir Yerdeyiz Böyle

  • Yazarın fotoğrafı: Serdar Anıl
    Serdar Anıl
  • 10 Ara
  • 4 dakikada okunur
ree

Seksenlerin başıydı. Eve dönerken İstiklal Caddesi'nin kalabalığında Taksim'e kadar eğlenerek yürür, ıslak hamburger yer, sonra otobüse binerdik. En favorilerimiz 50A ve 50D'ydi; biz de çocuktuk...


Bir gün kendi kendime; "Yürürken başını kaldırıp şu binalara bir bak” dedim. Baktım ki hepsi birer mimari şahesermiş; biz sadece giriş katların keşmekeşini yaşıyor ve arabesk oluşumlarını görüyormuşuz. Bugün ise diyorum ki; gece gözleri yukarı çevirip Samanyolu'nun ışıl ışıl karanlığına bakmak gerek.


O uçsuz bucaksızlık hakkında çeşitli kozmolojik modeller var. Bense burada en bilinen bakış açısı olan Gözlemlenebilir Evren penceresinden bakacağım. Ne kadar bir büyüklüğü anlamaya çalışıyoruz diye merak ediyorum. Kapsamı daraltıp yalnızca mesafeleri ve boyutu anlamlandırmaya çalışacağım. Evrenimizin büyüklüğü gerçekten nedir?


Bu arada bir detayı hatırlatmam gerekir. Aşağıda sıkça geçecek “ışık yılı” terimi zaman değil, mesafe birimidir. Bu birim, ışığın bir Dünya yılı boyunca aldığı yolu, yani yaklaşık 9,5 trilyon kilometreyi ifade eder. Konunun biraz daha anlaşılabilir olması için somut örnekler vereyim. Dünya ile Ay arasındaki uzaklık yaklaşık 1,5 ışık saniyesidir. Dünya ile Güneş arasındaki yörüngeye bağlı ortalama uzaklık ise sekiz ışık dakikasıdır.


Gözlemleyebildiğimiz, anlamaya çalıştığımız, tahmin ettiğimiz veya kimi zaman "Aman böyle kabul edelim, yoksa işler daha da karışır" dediğimiz Evrenimizin genişliği bilim insanlarına göre yaklaşık 90 milyar ışık yılı civarındadır. Bu değer Evrenin tamamının boyutu değildir. Sadece Büyük Patlamanın bize ulaşabilmiş ışığının oluşturduğunu düşündüğümüz bölgenin genişliğini tanımlar. Başka kozmolojik modeller farklı sonuçlar verebilir elbette. Bazıları Evrenin çok daha büyük olduğunu, hatta sonsuz olabileceğini öne sürer.


Dünyamızın gökadamız Samanyolu içindeki konumunu kabaca biliyoruz. Ancak gökadamızın bu uçsuz bucaksızlık içindeki konumunu tam olarak saptayamıyoruz. Aslında pek çok şey hâlâ büyük bir bilinmezlik kutusu içinde saklı duruyor. Bu da demektir ki tam olarak nerede olduğumuzu kestiremiyoruz. Bu bağlamda Evren, gözlemlenenin çok ötesinde daha geniş bir oluşum olabilir. Bu belirsizlik çok ötede daha geniş yapılar olabileceği ihtimalini her zaman canlı tutar.


Anlayacağınız; algımızın, hayal dünyamızın ve var olan ölçülerimizin sınırlarının ötesinden söz ediyoruz. Gökadamızın çapı yaklaşık 120 bin ışık yılıdır; yani Işık hızında (yaklaşık saniyede 300.000 km) ilerleye bilseydik, bu yol 120.000 yıl sürerdi. Bu mesafe yaklaşık bir milyon yüz elli bin trilyon kilometredir ve binlerce insan ömrünü gerektirir; bir ömür buna yetmez. Bu olası bir kurgu değildir ve Özel Görelilik kuralları ışık hızını evrensel bir sınır olarak ortaya koyar. Bir kütleye sahip nesneyi ışık hızına çıkarmak için sonsuz miktarda enerji gerekir, dolayısıyla bu yolculuğu fiziksel olarak gerçekleştirmek mümkün değildir. Bilimkurgu açısından bir çaresi var elbette; Warp sürüşü. Yani uzayı büküp, zıplamalar yaparak ışık hızını aşmak. Ancak bu sürüş için egzotik bir yakıta ihtiyaç vardır. Fosil veya nükleer yakıtlarla bu yolculuk yapılamaz.


Bildiğimiz Evrenimizin tahmin ettiğimiz boyutlarını da düşünürsek nasıl bir heybetli sayılar içerisinde olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır. Bu durumu akılda kolay kalacak veya daha basit anlaşılmasını sağlayacak bir şekilde hikayelendirelim. Gözlemlenebilir Evren'e bir ülke diyelim; şehirleri gökadalar, bizim şehrimiz ise Samanyolu olsun. Dünyamız ise bu şehrin bir mahallesindeki bir binadan ibarettir. Bizler de bu binada yaşayan sakinleriz.


Bir gün desek ki gökadamızdaki yıldız sistemlerine şöyle bir göz atalım ve ortalığı kolaçan edelim. Atalım ama tahminen dört yüz milyar tane yıldız var oralarda; her biri bir mola noktası sayılabilir. O kadar uzağa gitmeyelim; Güneş yaşam kaynağımızdır. Güneş'in Samanyolu etrafındaki bir turu (bir galaktik yıl) yaklaşık 250 milyon Dünya yılıdır. Yaklaşık kilometre hesabıyla yörüngenin yol uzunluğunu anlamak için ikinin yanına on beş sıfır koyabilirsiniz. Güneşin yaşı yaklaşık dört buçuk milyar yıldan biraz fazladır, buna göre şimdiye kadar yaklaşık 20 tur atabilmiştir en fazla.


On milyon ışık yılı çapındaki etrafımızda yaklaşık 50 ila 60 gökada bulunuyor. Daha ötelere ulaşınca yüz elli ila iki yüz elli milyon ışık yılı uzunluğunda yapılar görülebilir. Bazı bölgelerde bir buçuk milyar ışık yılı uzunluğunda gökada duvarları vardır. Evren sanki buralarda bitmiş gibi görünüyor. Ancak bilim insanları bu konuda çok emin değiller. Çünkü bazı bölgeler ışık hızından daha hızlı bir şekilde bizden uzaklaşmış ve Gözlem Ufkunun ötesine taşınmış olabilir. Peki Evren gerçekten nerede bitiyor?


Sorunun net cevabı hayal gücümüzün ötesinde; Kozmik Şişme, inflation, hâlâ masada olan bir açıklama. Gökadamız Samanyolu ise bu yapı içerisinde sürekli yol alır ve hareket hızı baş döndürücüdür. Bu hızın kaynağı Yerel Galaktik Grup içindeki hareket ve kütle çekimsel etkilerdir. Yani Dünya'da kendimizi sabit duruyor gibi hissetsek dahi, aslında gökadamızla birlikte uzayda muazzam bir hızla yol alıyoruz ve bilinmez derinliklere doğru ilerliyoruz.

Galaktik hızları somutlaştırmak için bir örnek vereceğim; 2016 Meksika Formula 1 yarışında Valtteri Bottas pistte rekor hız yapmıştı. Yarış pistindeki aracı; Start-Finish düzlüğünde tüm beygir gücünü, estetik çizgilerinin aerodinamik özelliklerini kullanır ve motorundan gelen homurtular arasında adeta bir kurşun gibi ilerlerken hayal edin. Oysa Samanyolu'nun hızı bu araca göre yaklaşık 6000, Evrenin genişleme hızı ise yaklaşık 700 kat daha fazladır.

Hesapları yaparken sürekli kontrol ediyorum. Her defasında şaşkınlık içerisindeyim. Biz nasıl bir yerdeyiz...


Son bölümde iki konuya değinmem gerekli; Fermi Paradoksu ve Drake denklemi. İkisi farklı kişilerle ilişkilidir ama iç içe geçmiş konulardır. Drake, kurguladığı denklemle sadece Samanyolu'nda bile binlerce uygarlık olabileceğini öne sürüyorken. İtalyan fizikçi Enrico Fermi ise oldukça mantıklı bir soru sorar; "Dünya dışı olası yaşam güçlü bir ihtimalse, bunca zamana karşın neden hâlâ bilimsel verilerle desteklenecek dünya dışı zeki yaşam izine rastlamadık?"


Daha önce belirttiğim gibi, kütlemiz nedeniyle ışık hızına çıkamayız. Belki bir bölümüne erişebiliriz ama henüz bu teknolojik seviyeler çok uzakta. Ya olası başkaları? Belirli bir oransal yaklaşım ve hesaplama ile Samanyolu gökadasındaki gezegenlerin keşfedilip bağımlı yerleşimler haline getirilmesi yaklaşık elli milyon yıl sürerdi. Yeterli zaman oldu aslında, peki neden henüz böyle bir şey gerçekleşmedi? Yoksa etraftaki en zeki uygarlık biz miyiz? Yoksa sömürgeciliğe eğilimli tek tür biz miyiz? Peki hakikaten neredeler? Pek çok önemli veya önemsiz, rastlantısal veya bilimsel, akılcı veya umursamaz sebeple birbirimizi bulamamış olabiliriz. Belki de en zeki ırk biziz.


Tüm bunları niye yazıya döktüm? Evrende mesafeler tahminlerin de ötesinde, bol sıfırlıdır. Bu mesafeleri aşmak fiziksel, biyolojik, kimyasal ve matematik etkenler açısından oldukça zordur. Uzun lafın kısası; “Dünya'da dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.” Belki bir gün, umulmadık bir anda, uzayın başka zeki varlıklarıyla iletişim kurarız.


Ama önce daha akıllı olmalı, birbirimizle uğraşmayı bırakmalı ve olmayacak bir şekilde birbirimize karşı kullanmış olduğumuz termonükleer enerjiyi barışçı yolda türevlendirerek uzaya açılmalıyız.

Yorumlar


Bana Bir Mesaj Gönder, Düşüncelerini Bana Bildir

© 2025 Mühendisin Not Defteri. Wix tarafından güçlendirildi ve güvenli hale getirildi.

bottom of page